-->
Civilization adlı kitabında, Batı medeniyetinin yükselişi (ve düşüşü) hakkında, Niall Ferguson dört yüz yıl süren Batı egemenliğinin temel olarak zaman içinde inşa edilen altı kurumdan kaynaklandığını savunmaktadır — büyük adamlar, hava ya da coğrafya kazaları değil, uzun süreli, yüksek kaldıraçlı kurumsal avantajlar, bize büyümeyi ve zenginleşmeyi sağlamıştır.
Rekabet, bilimsel yöntem, mülkiyet hakları, tıp, tüketim ve meslekler tümüyle yeni fikirlerdi; zamanla yerine oturtulup cilalandı. Bu altyapının sonucu, bugün kendiliğinden hep var olduğunu kabul ettiğimiz dünyada yaşamamıza olanak tanıyan kurumların ve çıktıların uyumuydu.
Sanayi çağı en bariz örnektir. Verimliliği artıran, kar yaratan fabrikalar için şablon bir kez oluşturulduğunda, milyonlarca insanın çalışması koordine edilebilir ve zenginlik yaratılabilirdi.
Gelecek yüzyıl daha az yeni, uzun ömürlü kurum sunuyor (örgütlü dinin ve endüstrinin temelinin kaybolduğunu görüyoruz); bunun yerine mikro-organizasyonlarla, bireysel liderlikle, küçük yenilikçi bir ekibin çalışmasının geçmişte hiç olmadığı kadar değişiklik ortaya çıkarması, geliyor. Altı temel element, üzerlerine yeni bir ekonomi ve yeni bir dünya inşa edilirken, hep oradaymış gibi göz ardı ediliyor.
Web ve bağlantı devrimiyle desteklenen insanlar, artık itaatkar çarklar olarak çalışmakla en büyük ödülü kazanmıyorlar. Bunun yerine, kaotik dünyamız, kendi yollarını açmayı amaçlayan tutkulu bireylerin çalışmalarına açık.
Bu, okulun yeni işidir. Haritasını takip etmeye istekli olanlara bir harita sunmak değil, yeni bir nesle liderlik ve huzursuzluk aşılamaktır.
In Civilization, his breakthrough book about the ascent (and fall) of Western civilization, Niall Ferguson makes the case that four hundred years of Western dominance was primarily due to six institutions that were built over time — not great men, or accidents of weather or geography, but long-lasting, highly leveraged institutional advantages that permitted us to grow and prosper.
Competition, the scientific method, property rights, medicine, consumption, and jobs were all brand new ideas, put into place and then polished over time. The result of this infrastructure was the alignment of institutions and outputs that enabled us to live in the world we take for granted today.
The industrial age is the most obvious example. Once the template was set for productivity-enhancing, profit-creating factories, the work of millions could be coordinated and wealth would be created.
The next century offers fewer new long-lasting institutions (we’re seeing both organized religion and the base of industry fading away), to be replaced instead with micro-organizations, with individual leadership, with the leveraged work of a small innovative team changing things far more than it ever would have in the past. The six foundational elements are taken for granted as we build a new economy and a new world on top of them.
Amplified by the Web and the connection revolution, human beings are no longer rewarded most for work as compliant cogs. Instead, our chaotic world is open to the work of passionate individuals, intent on carving their own paths.
That’s the new job of school. Not to hand a map to those willing to follow it, but to inculcate leadership and restlessness into a new generation.